MEHDİYETE KARŞI İNGİLİZ PROJELERİ -5-

İSTEPNE PROJELER : EDEPSİZ EDİPLER, OYNAK ADNANLAR

Tencere kapak hikâyesine geçelim.

“Aşağıdaki yazı genelde kişisel bir eleştiridir. Ancak kişisel eleştiri kişisel iddialarıyla karizması etrafında mürit toplayan birilerine yönelik bir tartışma ile ilgili ve doğru olduğundan ad hominem (mantık ve objektif gerçekler yerine bir şahsın duyguları ve kişisel duyarlılıklarına yönelmek) diye anılan mantıksal hatayı işlemiyorum.

Daha sonraları Harun Yahya mahlasını alan Adnan Oktar 1980’lerin ortalarında öğrencim idi. İlk tanıştığımızda ben ünlü bir Sünni yazar ve politik eylemciydim. O ise Kürt Molla Said Nursi’nin kitaplarından etkilenen adı duyulmamış muteassıp bir Sünni idi. O sıralar kitaplarım baskı üstüne baskı yapmasına ve yüzbinlerce okuyucum olmasına rağmen kendime ait özel bir grubum yoktu. O ünlü değildi fakat üniversite öğrencilerinden birkaç düzine müride sahipti.” 

Yukarıda aldığımız iktibas Edip Yüksel’e ait. Edip Yüksel “pipisi ile övünen” şapşal çocuklar gibi “beyniyle”(!) övünmeyi seven megalomani ile malul “tencere”. Zaten ilk paragrafından anlamışsınızdır. Dininin adını “rasyonel monoteizm” koyan felsefeci öğretmen!

Uyanık öğrencisi ise “manik bipolar bozukluk” ile malul Adnan Oktar. Yani “kapak”!

Fethullah Gülen gibi zülcenaheyn(!) olamayan yani hem ifsad hem nifak özelliğini beraber gösteremeyen bu öğretmen ve öğrenci şimdilik ifsad ile yetinmek durumunda kalıyorlar. Kâşifi olduğunu sandığı “19 mucizesine”(!) Kur’an-ı Kerim’i uyduramayan Edip Yüksel, Tevbe sûresinin son iki ayetini Kur’an’dan çıkarmaya kalkışan ve başka ayet tertiplerine göre “mucizesi” hepten göçen bu monoteist tek hücreli beyin sahibi, Fethullah Gülen gibi Amerika’nın kucağında senelerdir. Hatta o kucakta Fethullah’tan daha kıdemli.

Beceriksiz, tek kişilik video oyuncusu olan bu “Adnan Hocanın hocası” yani nam-ı diğer “hocalar hocası” Amerika’nın kucağında otururken, kucağında oturduğu Amerika’ya kendince kafa tutan kahramanı da oynamaktan geri kalmaz. Ateist, deist, agnostik, septik ve antiseptik bütün felsefecilerle konuşup konuşup “ben ne felsefecilerle tartışıyorum, aha videolarım inanmazsanız bakın” deyip kendi kendine sevinen bu megalomani harikası düşünür(!), talebesi Adnan’ın cıbıl cıbıl müritlerinin olmasına da içten içe içerler durur. Eee boynuz kulağı geçer demişler.

“O sıralar kitaplarım baskı üstüne baskı yapmasına ve yüzbinlerce okuyucum olmasına rağmen kendime ait özel bir grubum yoktu. O ünlü değildi fakat üniversite öğrencilerinden birkaç düzine müride sahipti. Yirmilerinin sonlarında, üniversiteyi bırakmış, Ortaköy’ün orta sınıf bir mahallesinde annesiyle birlikte yaşayan bir işsizdi.”

Gel de içme!” makamındaki bu sözler Edip Hoca’sının, Adnan talebesi hakkındaki takdirleri. Tabi Edip Yüksel böyle ne kadar kederlenirse kederlensin “Talebe Adnan’ın” “Adnan Hoca” olmasına mani olamaz. YANİ KAPAK TENCEREYE UYMAZ!

Edip Hoca(!) Adnan Hoca(!)yı Fethullah Hoca(!) usulünce konuşturur ve gizlice teybe kaydeder. Sonra moda tabirle “gizli kaydın” “tapeleri” Mehmet Metiner’in seksenli yıllarda çıkardığı “Girişim” dergisinde yayınlanır. Edip Yüksel’in kaleminden aktaralım.

“Daha sonra anladım ki mesaja olan ilgisi gerçeği bulmak için yapılan felsefi bir araştırmadan ziyade politik hırsından kaynaklanan pragmatik bir stratejiye dayanmaktaydı. Bu yöntemle, hadis ve sünnet öğretileriyle kutsanan orta çağ Arap kültürüne zıt, modern hayat tarzı ve kültürüne sahip varlıklı ailelerin çocuklarını çekebileceğini düşünmüştü. Pahalı kıyafetler giyen yakışıklı çocukları grubuna katmayı kafasına takmıştı. Fakir insanlara ilgisizdi.

Niyetini ve beklenen MEHDİ olduğuna kat’ileşmiş inancını öğrendikten sonra 1988 veya 1989 yılında kendisiyle olan ilişkimi kestim. Bu olaydan bir süre sonra Sünni köklerine ve pazarına geri döndü. Gerçek yüzünü ortaya çıkarabilmek için son görüşmelerimizin birini gizlice kaydettim.”

Daha fazla nakile sanırım gerek yok.

Bu iki “tencere & kapak” (hangisinin tencere hangisinin kapak olduğuna varın siz karar verin) sadece “İFSAD” cihetinde yetenekli olmalarından dolayı İngiliz’in “İSTEPNE PROJELERİNDENDİR”. Manzaraya bakılırsa “istepne projelikten” öteye geçemeyeceğe benziyorlar. Çünkü hem İngiliz eski İngiliz değil. Çaptan iyice düşmüş yaşlı ve cadı bir DESSAS ve EL HANNAS.

Hem de bu kadar “uyduruk kezzab Mehdiler” gerçek “MEHDİYET PROGRAMININ” icra dönemine denk geldiler. Yani gerçekte hiçbir şansları yok.

Ne Fethullah, ne Adnan ne Edip Yüksel?!! Sahte Mehdiler, sahte Halifeler, monoteistler az daha sabır! Gerçeği gelmek üzere…

 

Edip Ahmet hakkında 15 makale
edipahmet.com sitesinin sahibi ve yazarı. 1968 Diyarbekir doğumlu. Çocukluk yıllarından beri Risale-i Nur ile meşgul biri. 1417 yılı 2. Eskişehir medrese-i yusufiyye sakinlerinden(!).

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*