MEHDİYET VE MEDENİYET -4-

GERÇEK MEDENİYET NEDİR? MEDENİ KİMDİR?

Her şeyden önce “medeni” tabirinin altına giren kimseler için kabul edilmesi gereken en temel kriteri ortaya koyalım. O da İnsanlığın ve İslam’ın teklifte esas tuttuğu “AKIL”dır. Evet teklife muhatap olan “akıl sahipleridir”. İşte bundan dolayı “medeni” dediğimiz kimseler, insaniyetin bir hassası olan aklını kullanan, ma’kul ve mukni delillerle isbat edilen bir mes’eleyi kabul eden ve taassup göstermeyen kimselerdir. Bunun manay-ı muhalifi de “Medeni” nin zıddı olan “Vahşi”nin ne olduğunu ortaya koyar. Vahşiler ise; inad ve taassub içinde bulunan ve aklını ibtal etmiş, hakikate karşı temerrüd yani inat gösteren kimselerdir.

Kur’an, evvela davasını mukni ve ma’kul delillerle ispat eder. Ve ayetlerin sonunda “akıl etmiyor musunuz”, “düşünmüyor musunuz”, “akıl sahipleri için bunda alametler vardır” gibi fezlekelerle, davasına akıl ve vicdanı ve bozulmamış fıtratı şahit gösterir. İşte Kur’an’ın insanlığa sunduğu ve getirdiği davayı tasdik veya inkar “Medeni” ve “Vahşi”yi tefrik eder.

Kim Kur’an’ın bu davasını kabul ederse, o insan medeni insandır. Kabul etmeyenler ise inat ve taassup içinde bulunan gayr-i medeni vahşilerdir.

Vahşilerin vahşetine mukabelenin “cihad”dan başka yolu ve imkanı yoktur. Böyle söz anlamayan ve düşünmeyen vahşilerin vahşetine karşı galebe ise ancak cihad iledir. -Yazımızın buraya kadar olan kısmı da nazar-ı dikkate alınırsa- Şeriat, evvel emirde insanlara din-i hak olan İslamiyet’i tebliğ etmeyi emretmiştir. Eğer o insanlar medeni iseler, İslam’ı kabul ederler. Eğer kabul etmezlerse, bu da gösterir ki onlar vahşilerdir. Böyle vahşilerin vahşetlerini yeryüzünden kaldırmak için onlara karşı savaştan başka yol yoktur. Yukarıda naklettiğimiz bilgilerden başka bu modern vahşilerin Alem-i İslam’da yaptıkları yıkımlar, katliamlar, yeraltı-yerüstü servetlerini yağmalamalar, bilim ve teknolojiyi insanlığın mahvına ve zararına kullanmalar elan da yaşandığı için bunlara karşı mücadele ancak kılıçla yani savaşla yani cihadladır.

Modern Vahşilerin yeryüzünü kana boyayan vahşetlerine karşı ikna ile, isbat ile, tebliğ ile mücadele olabileceğini sanmak ve savunmak safdillikten öte mevcut şartlar altında ahmaklık hatta ve hatta hainliktir. Kur’an-ı Mu’ciz’ul Beyan 1400 sene boyunca, mu’cizane bir surette, İslamiyet’in bütün mes’elelerini hadsiz delillerle isbat etmişken ve milyonlarca ulema-i muhakkikin dahi bu davasında Kur’an’ı ve Resul-i Ekrem (A.S.M.)’ı delilleriyle tasdik edip iman etmişken, hem geçmiş bütün semavi suhuf ve kitablar ve peygamberler, Kur’an’ı ve Resul-i Ekrem (A.S.M.)’ı haber verip hakkaniyetini tasdik etmişken, güneş gibi zahir bu mes’eleyi kabul etmeyip, üstelik davasında Kur’an’ı ve Resul-i Ekrem (A.S.M.)’ı tekzib eden insanlar nasıl medeni insanlar olabilirler? Allah-u Teala, Kur’an’ın hakkaniyetini ve Resul-i Ekrem (A.S.M.)’ın Hakk resulü olduğunu isbatta bir eksiklik bırakmamıştır ki insanlar kabul etmemekte mazur olsunlar ve kabul etmedikleri halde medeni kalabilsinler.

Demek, tebliği kendilerine ulaştığı halde Kur’an’ı kabul etmeyen kimseler vahşilerdir. Şeriat da onlara karşı cihadı emretmiştir.

Böylece “medeni”nin ne olduğu anlaşılınca “medeniyet”in de gerçek tarifine ulaşmış oluruz. O tarifte maalesef İslami lügatların bile yazdıkları tarifin en son maddesine lütfen koydukları tariftir. Yani medeniyet “İslâmiyetin emirlerine göre, usulü dâiresinde yaşayış”tır.

Böylece artık mimsiz medeniyetle Mehdiyetin inşa edeceği İslam medeniyetinin muvazenesine ve mesnedlerine ve gayesine artık geçebiliriz.

Edip Ahmet hakkında 15 makale
edipahmet.com sitesinin sahibi ve yazarı. 1968 Diyarbekir doğumlu. Çocukluk yıllarından beri Risale-i Nur ile meşgul biri. 1417 yılı 2. Eskişehir medrese-i yusufiyye sakinlerinden(!).

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*