MEHDİYETE KARŞI İNGİLİZ PROJELERİ -6-

İNGİLİZ PROJELERİNİN İNSAN KAYNAĞI : MÜNAFIKLAR

İngiliz projelerinin biraz mahiyetini sunmaya gayret edeceğim. İngiliz fitnelerinin mahiyetini anlamakta Edip Yüksel, yazımıza konu ettiğimiz son proje olmasına rağmen, şüphesiz İngiliz projeleri daha nice Edip Yükseller’i, Fethullah Gülenler’i vs içinde barındırmaktadır. Burada biraz da münafıklığın mahiyetini de teşhir etmiş olacağız. Yani hem fitne projelerinin hem bunun yatağı ve kaynağı olan münafıklığın mahiyetini görmüş olacağız. Bir taşla iki kuş yani.

Münafığın hayatında istikamet ve istikrar olmaz. O nedenle münafık İngiliz Projeleri için bulunmaz Hint kumaşı ve tükenmez insan(!) kaynağıdır.

Münafık evvela yalancıdır.

            “Nuriye Akman : Peki ama vaizlik yaptığınız dönemde Hz. Muhammed, bulunduğunuz yere geliyor ki, ‘Senin olduğun yerde nasıl konuşurum ey Allah’ın Resulü’ diye cemaate sesleniyordunuz. Hatta cemaate bir rüyanızı da anlattınız. ‘Ben cehennemin önünde kollarını açmış sel gibi akan insanları durdurmaya çalışıyordum. Sonunda dayanamadım kenara çekildim. Vallahi bu cemaatten hiç kimse onların içinde yoktu’ dediniz. Tabii cemaatin bu sözlerden coşmaması mümkün değildi. Hz. Muhammed’in sizin vaazlarınıza neden geldiğini düşünüyordunuz?

Fethullah Gülen : Belki insanların o mevzudaki müşahedelerini söylemişimdir. O bir rüyadır. Bazıları ‘yakaza’ der, yani uyanıkken de görme. Başkalarının hislerine tercüman olmuşumdur orda.

Nuriye Akman : Gerçekten gelmediğini kabul ediyorsunuz yani

           Fethullah Gülen : Gerçekten gelmiyor anlamı çıkmaz da, yani o sohbetlerde efendimiz bulunur şeklinde idare-i kelam etmişimdir.

https://fgulen.com/tr/turk-basininda-fethullah-gulen/fethullah-gulenle-gazete-roportajlari/sabahta-nuriye-akmanla/7850-Sabah-Genelkurmay-Baskani-Hacca-Gitse

25 ocak 1995 tarihli Sabah Gazetesi, Nuriye Akman, Fethullah Gülen röportajı”

             Le amruke innehum le fî sekretihim ya’mehûn Hicr suresi 72. Ayet

Resulüm! ömrüne kasem olsun ki hakikaten onlar sarhoşlukları içinde ne halt ettiklerini bilmiyorlardı” Elmalılı Meali

“Ne yazık ki onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı.” Edip Yüksel meali

Gördüğünüz gibi Edip Yüksel’in mealinde Resulullah’ın (s.a.v.) ömrüne kasem eden Allah’ın c.c yemini yok. Malum küfür gerçeği setretmek yani örtmektir. Bu hadsiz, sansürü Allah’ın kelamında Allah’ın yeminine uygulayacak kadar sapkındır. Oysa bu cazgır “sadece Kur’an, sadece Kur’an” nakaratı ile kafa ütülemeye bayılır.

Münafık Müslüman’a düşmandır. Ama düşmanlığı mertçe değildir. Bazen eleştiri kılığına sokar. Bazen İslam’ı güya Müslüman’a karşı savunma kılığına sokar. Yani münafığın düşmanlığına giydirdiği elbisesinin çeşidi çoktur.

    “Fethullah Gülen, ‘Dünyada en nefret ettiğim insan’ dediği Usame bin Ladin’in Müslümanlık’ta yarattığı tahribatı tamir etmek için seneler boyu çalışmak gerektiğini ifade etti.(…) Beş yıl aradan sonra ilk kez Zaman Gazetesi’nden Nuriye Akman’a konuşan Fethullah Gülen (…) ‘Dünyada en nefret ettiğim insanlardan bir tanesi Bin Ladin’dir. Çünkü Müslümanlığın aydınlık çehresini kirletmiştir. http://tr.fgulen.com/content/view/7794/11/

            “Doğu-Batı Enstitüsü Fethullah Gülen’e 2011 yılı Barış Ödülü’nü verdi. Gülen tören mesajında Bin Ladin’in öldürülmesini değerlendirdi. ABD’nin saygın düşünce kuruluşlarından Doğu-Batı Enstitüsü (EWI), Fethullah Gülen’e “2011 yılı Barış Ödülü” verdi. EWI Başkanı ve CEO’su John Edwin Mroz, törende yaptığı konuşmada, “ödülü Gülen’e vermekten onur duyduklarını” (…) söyledi. Gülen de törene gönderdiği mesajda,(…)Terör örgütü El Kaide’nin lideri Usame bin Ladin’in öldürülmesine atıfta bulunan Gülen, “Bazıları vahşete başvurdular ve dinleri adına masum insanları öldürdüler. Din adına teröre başvurmaktan daha uzak bir şey olamaz İslam’da. Bu karanlık dönemin, arkada kaldığını ümit ediyor ve bir daha geri gelmemesi için dua ediyorum” ifadesini kullandı.

 http://www.sabah.com.tr/dunya/2011/05/12/gulenden-bin-ladin-aciklamasi

Amerika bir Müslümanı kahpece şehid ederken bir başka Müslüman’a(!) barış ödülleri veriyor. Ve onun ağzından şehid Müslüman’a terörist dedirtiyor. Kahpeliğin kitabı böyle kahpeliği ne gördü, ne duydu, ne yazdı. Her ne ise..

Münafık istihzacı, alaycı, hiylekâr ve ikiyüzlüdür. 

Bu tabiatları doğal olarak aynı zamanda onların metodudur. Münafık ahlakı olan istihza ve alaycılığı noktasından sayfayı kirletmemek için Edip Yüksel’den burada nakil yapmayacağım. Çünkü o cihette gerçekten Edip Yüksel iğrenç ötesi sınırları çok çok aşmıştır. Elbette bunun dibinde etki-tepki mantalitesiyle geliştirilmiş bir metod var. Yani bolca küfür etmeyi cesaret ve dobralık olarak pazarlamak var. Hem bolca küfür içi boş zırvalarına koruyucu kalkan vazifesi görmektedir. Yine bolca küfür, eteğine yetişemediği insanlara karşı kendisini önemli ve büyük hissetmesini sağlamaktadır. Yani ağzı bozukluk ve küfürbazlıktan bu nevden faydalar devşiren insan tam anlamıyla psikolojik vakadır. Şüphesiz emmare bir nefsin ahlaksızlıktan zevk alan tabiatını da buna ilave edebiliriz.

Münafıklar “ehl-i kitaptan” olduklarından çok zekidirler. Günümüzün postmodern münafıkları genelde bolca kitap okuyup yazanlardan çıktığından bir ironi olarak “ehl-i kitap” diyorum. Aslında “kitap yüklü merkep” tabiri daha şık durur bu Amerikan vatandaşı İngiliz Projelerinde. Çokça övündükleri akılları, beyinleri “salim” olmadığından ve fazla mesaiyle çalışıp hararet yaptığından “akı kara”, “yalanı gerçek”, “muhali mümkün” gösterebilecek “cerbeze” derecesinde “şeytanlaşmış” bir zekâdan ibarettir.

İpi kopmuş sonsuz mantık örgüleri üreten bu örümcek adamlar, kendi kendilerine sorular üretir ve sonra da ardından cevaplar üretirler. “Sınırlı bir ömürde işlenen sınırlı suçlara sınırsız ceza olur mu yav?” der. Bu zekâ harikası soru sahibi “sınırlı bir ömürde işlenen mesela bir cinayetin maktulünün sınırsız bir ölüme düşürüldüğünü” o sakim kafasıyla bilir de bunu es geçer. Cevap olarak ta Allah’ın kitabında geçen bütün “sonsuzluk=ebediyet” ifade eden kelimeleri mantık oyunları ve lügat cambazlıklarıyla tam tersine çevirir. Allah’ın ebedi olan cehennemini sonlu hale getirir. Ama bu son da “mutlu son” değildir. Cehennem ve ehlini cehennemden bin beter olan mutlak yokluğa atar. İşte harika mantığın sonu.

Tabii burada yine ayrı bir şeytanlık dipten sırıtır. Cehennem ebedi değilse doğal olarak cennet te ebedi değildir. Sudan bahane arayan, zayıf iradeli nefs-i emmare sahiplerine günahlara tam gaz devam demekten başka bir şey değildir bu.

Hele hele Muhammed suresi 4. ayette kendi cinsinden olanların dahi -ve hatta kendisinin de eski baskılarında- “boyunlarını vurun” diye çevirdikleri kelimeyi, bir anda “kontrol merkezlerini vurun” diye keşfetmesiyle 20. Ve 21. Yüzyılın “gayrî nizamî savaşlarının” yani somut, görünür ve savaş mahallinde bile “kontrol merkezi olmayan” savaşlarının karşısında, evi ocağı işgal altında her gün öldürülen Müslümana “sen başkasını öldüremezsin, çok ayıp” diyerek tam bir İngiliz dehası örneği sergiler.

Ona göre İslam kelimesi barıştır, esenliktir şudur budur ama kesinlikle din adı değildir. İman edenler(amenu) ise eski kitabında “inananlar” yeni kitabında ise “gerçeği onaylayanlardır”. Meali bırakın tercüme dahi denemeyecek kıvamdaki bu “çeviriler” şüphesiz İngiliz’in oluşturmak istediği dinin malzemeleridir.

Allah’ın kitabını, indiği devirden, esbab-ı nüzulünden, İslam’ın tarihinden, kültüründen, ilk muhatabı olan Müslümanlardan ve her şeyden önemlisi tebliğ eden Hz. Peygamberin (SAV) anlatımından ve örnekliğinden kopararak; “Mescid-i Harama” “Sınırlı Mescid” –ne hikmetse mescid kelimesine bir şey hala uyduramamış ya da uydurmuşsa ben bilmiyorum- diyen habis aklın çevirisinin hizmeti elbette İngiliz’edir. Bu kritik kafanın çeviricisi de yani kontrol merkezide elbette İngiliz’dir.

Her kelimesi “Üzgürlük”, “sevgi” “barış” olan bu tipler Amerikan hayatını içselleştirmiş sığıntı beslemelerdir. Bağırsakları, mideleri ve beyinleri o derece o derece Amerikan-İngiliz pislikleri ile doludur ki her zerreleri ile tipik bir İslam ve Müslüman düşmanı haline gelmişlerdir. Onlar da sahipleri de Müslümana hep bu kelimeler ile saldırmakta Irak’ta, Afganistan’da daha onlarca İslam beldesinde Müslümanların başına “üzgürlük, sevgi, barış” bombaları atmaktadırlar.

Ama bu “üzgürlükçü” kâselis beslemeler mi, yoksa “üzgürlükçü” sahipleri mi daha alçak sizin ferasetinize bırakıyorum.

Edip Ahmet hakkında 15 makale
edipahmet.com sitesinin sahibi ve yazarı. 1968 Diyarbekir doğumlu. Çocukluk yıllarından beri Risale-i Nur ile meşgul biri. 1417 yılı 2. Eskişehir medrese-i yusufiyye sakinlerinden(!).

3 yorum

sosyal medya paneli için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*